İsrail’in Gazze Şeridi’nin ardından Lübnan ve Suriye’yi hedef alan saldırıları sürüyor. Ortadoğu’da giderek yayılan savaşta İsrail ile İran arasındaki gerginlik de büyüyor.Yazı dizimizin son bölümünde gazeteci Hediye Levent ile 7 Ekim’den bu yana bölgede giderek büyüyen gerilimi, Lübnan’da yeni açılan cepheyi, İran-İsrail geriliminin geleceğini konuştuk.İsrail’in çatışmayı genişletmesinin arkasındaki strateji nedir? Yalnızca Netanyahu’nun hırsı mı yoksa yeni bir Ortadoğu stratejisinin parçası mı?Her ikisi de denilebilir. 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırısının Hamas ve Filistinliler açısından spesifik sebepleri vardı. Filistin gündemden düşmüş, bölge ülkeleri İsrail ile normalleşmeye geçmişti. Hamas, İran’ın desteklediği direniş hattının en ucundaki örgüt, doğrudan İsrail ile karşı karşıya olan örgüt. Dolayısıyla ilk günden İsrail’in İran’ı hedef alan açıklamalar yapması boşuna değil. Bölgedeki çatışmanın en dış cephesinde İsrail-İran çatışması var. 7 Ekim saldırılarının ardından Hamas’ta direniş cephesinin topyekûn harekete geçmesi beklentisi hâkimdi. Hatta Usame Handan, üstü kapalı şekilde direniş hattının istedikleri gibi tepki vermemesinden duydukları hayal kırıklığını da belirtmişti. Ancak Hamas’ın da bu saldırıları diğer örgütlerle istişare yapmadan gerçekleştirmesine yönelik tepkiler de vardı. Hizbullah da tek yapabileceğinin Güney Lübnan’da İsrail’e cephe açmak olabileceğini söyledi ve nitekim açtı da. Tabii tüm bunlar İsrail ve İran arasındaki mücadelenin sahadaki uzantısı.Lübnan’a dönecek olursak, İsrail’in bu kadar şiddetli saldırmasının birkaç sebebi var. Elbette ki Netanyahu’nun kişisel hırsları da söz konusu. Gazze’deki savaş fazlasıyla uzadı. Rehine anlaşmasını hatırlayan siyasetçi kalmadı. Tüm bunlar Netanyahu’ya yönelik eleştirilere dönüşüyor, hükümet de Lübnan’a saldırarak bu eleştirileri bertaraf etmeye çalışıyor.
ABD SEÇİMLERİNE KADAR GERİ ADIM ATMAYACAK
Netanyahu hükümetinin hedeflerinden biri ABD başkanlık seçimlerine kadar ne kadar ileri gidebileceklerse gitmek. Çünkü birincisi ABD seçimlere kilitlendi, ikincisi İsrail lobisi seçimlerde son derece önemli yer tutuyor. Üçüncüsü, eğer Trump başkanlık koltuğuna geçerse, İsrail’e verdiği destek düşünüldüğünde ellerinin çok daha güçleneceği düşünülüyor. Netanyahu hükümeti açısından seçimlerden önce tansiyon düşürmek, ateşkes görüşmeleri yapmak taviz olarak görülüyor.Bir başka konu, İsrail Hizbullah’ı zayıflatırsa Hamas’ı da zayıflatabileceğini, böylece direniş ekseninin en etkin örgütü ile başlayarak İran’ın kollarını budayabileceği düşüncesinde. İsrail’in Lübnan’a bu kadar yüklenmesinin somut sebepleri bunlar. Gazze’deki savaşın uzama sebebinin Hizbullah üzerinden giden silah ve lojistik hattı olduğu düşüncesiyle de Lübnan’a yönelik saldırıları derinleştirdiler. İkincisi Hizbullah, Lübnan siyasetini domine eden en önemli siyasi aktörlerden. İsrail Hizbullah’ı zayıflatarak Lübnan ile ilişkisini de değiştirebilmek istiyor.Ancak özünde neden bu kadar kan aktığı sorusunun cevabı, İran ve İsrail’in aralarındaki mücadeleyi savaşa doğrudan dahil olmadan vekil güçler etrafında sürdürmek istemeleri.İsrail’in Lübnan işgalinin uzamasının bölge açısından ne sonuçları olabilir?Açıkçası İsrail’in Lübnan ordusunun kontrolündeki bölgelere kadar genişleyeceğini düşünmüyorum. İsrail neden Lübnan ordusunu vurmaz, çünkü Lübnan ne yazık ki Lübnan siyaseti ile yönetilen bir ülke değil, orada Fransa da var ABD de İran da. Birçok ülkenin bölgedeki nüfuzunun kumanda alanı. O yüzden birçok ülkenin Lübnan’ın işgaline onay vermesi gerekiyor.İran’ın Hizbullah’ı kaybetmesi, bölgedeki nüfuzunun yarısını kaybetmesi demek. Bu da İran’ın diğer ülkelerdeki vekil güçlerini faaliyete geçirmesi anlamına gelir. Her halükarda böylesi bir senaryo gerçekleşirse Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Mısır’a kadar yayılan bir ateş hattının oluşması anlamına gelir. Ülkedeki enerji güvenliği tehlikeye düşer. Bunun yanı sıra Arap Baharı’ndan Suudi Arabistan bile ekonomik olarak sarsıldı, bu yüzden geçtiğimiz dönemde barışçıl politikaları teşvik ediyorlar, diplomasi, ekonomik anlaşmalarla ilişki kuruyorlar. Böyle bir çatışma hattı bölgedeki bu yaklaşımı sarsacaktır.ABD’de yeni başkan göreve başladıktan sonra bölgede neler değişecektir?Bu büyük oranda ABD-İran ilişkisine bağlı. Bu ilişki Gazze ve Lübnan’daki durumu da bölgeyi de etkileyecek. İran’da Cumhurbaşkanı Peşezkiyan sürekli müzakere çağrısı yapıyor, zeytin dalı uzatıyor, masaya oturma çağrısı yapıyor. Eğer yeni Amerikan başkanı İran ile müzakerelere dönme konusunda yeşil ışık yakarsa, kısmi olarak da olsa İran’a yaptırımları kaldırırsa, kısmen de olsa Avrupa ülkeleri ve dünyanın geri kalanı ile diplomatik ve ticari kanalları açabilirse İran’ın da nüfuz alanındaki politikaları esneyecektir. Bu durum bölgedeki tansiyonu düşürecektir. Dolayısıyla ABD de elbette İsrail’in bölgesel çıkarlarını göz önüne alarak böyle bir müzakere yönetebilir. İsrail tabii ki bir müzakere sürecine engel olmak isteyecektir. Ancak bir müzakere olursa bu İsrail’in çıkarları açısından da ABD ve İran arasında bir mutabakat oluştuğu anlamına gelecektir.Harris ile ilgili yorum yapabilmek mümkün, daha ılımlı İran konusunda, İsrail konusunda ise daha eleştirel, ancak Trump’a kıyasla. Bir günde İsrail ile ilişkileri kesip Filistin konusunda insani bir tavır takınmasını bekleyemeyiz. Ancak Trump çok daha öngörülemez bir isim. 2018’de de İran ile nükleer müzakere anlaşmasından kafasına göre çekilmişti. Putin devreye girerse daha ılımlı da hareket edebilir ancak Trump’ın ne yapacağını öngörebilmek çok daha zor.∗∗∗• İsrail: 7 Ekim’den bu yana orta doğu ülkelerine toplam 17 bin saldırı düzenledi. Filistin’de soykırım yaptı, Lübnan’ın güneyini işgal etti. 3 farklı ülkede 9 siyasi suikast düzenledi.• Filistin: 1 yılda İsrail 75 bin ton patlayıcı kullandı. Gazze’nin dörtte biri tamamen yıkıldı. 42 bin kişi yaşamını yitirdi.• Lübnan: Lübnan’ın güneyindeki en büyük güç olan Hizbullah, 7 Ekim’den beri İsrail’in kuzeyine saldırılar düzenliyordu. İsrail, Lübnan’ın güneyini işgal kararı aldığından bu yana ise 2 binden fazla Lübnanlıyı katletti.• Ürdün: Gazze savaşından en fazla etkilenen ülkelerden biri konumundaki Ürdün, İran’ın İsrail’e yönelik iki büyük roket saldırısında da füzeleri vurarak Tel Aviv’e kalkan olmuştu.• İran: 7 Ekim’den bu yana Filistin ve Lübnan’daki direniş örgütlerini destekleyen İran, iki defa İsrail’e doğrudan hava saldırısı düzenledi. İsrail de Nisan ayında İran’ın Uranyum rafinelerine yakın bir bölgeyi hedef aldı.• Yemen: Yemen’de İran’ın desteklediği Husiler, 7 Ekim’den bu yana Kızıldeniz’de İsrail’e giden gemileri vuruyor ya da rehin alıyor. Geçtiğimiz haftalarda İsrail’in Eylat havaalanını hedef alan Husilere İsrail hava saldırısıyla karşılık verdi.• Türkiye: 7 Ekim’den bu yana söylem bazında Filistin davasını desteklediğini söyleyen AKP hükümeti, İsrail’in Gazze ablukası ve Lübnan işgali için gerekli tüm lojistik ve askeri teçhizatın ticaretini sürdürmenin yanı sıra, Kürecik’teki Radar Üssü ile de İsrail’e yönelik roket saldırılarının istihbaratını paylaşıyor.• Suriye: İsrail Suriye’ye 144 hava saldırısı düzenledi. İki İranlı askeri yetkili Şam’da İsrail eliyle katledildi.• Irak: İran destekli İslami direniş grupları, hem ülkede hem Ürdün’de Amerikan üslerini vuran saldırılar düzenledi. Kaynak:BirGün