Mutfaklarda yangın var; evet doğru duydunuz!
Tencere kapak hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı.
İşçi, memur ve emekli karnını doyuramıyor artık...
HER GÜN ZAM GELİYOR, BU İNSANLAR BU ZAMLARA DAHA NE KADAR DAYANABİLECEK EN ÖNEMLİSİ NASIL GEÇİNECEK?
Her gün diğer bir günü aratır oldu.
Tolstoy’un çok sevdiğim bir sözü vardır; ‘’Ekmek pahalı, emek ucuz’’ diye. İşte bizler ekmeğin daha ucuz, emeğin daha değerli olacağı güzel günler için mücadele ediyoruz.
Ekonomik politikalar nedeniyle yoksulluk oranı günden güne daha da artmakta ve bu artış hızını kesmeden devam etmektedir. Son yirmi yılın en yüksek enflasyonunu yaşıyoruz.
Ülkemizde her 10 kişiden 9'unun geçim sıkıntısı çektiğini biliyor muydunuz?
Şimdi şöyle bir göz gezdirelim!
Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı. Bu rakamlara göre; Mayıs ayı enflasyonu yüzde 3.37 oldu, yıllık eflasyon ise yüzde 75,45 olarak gerçekleşti
Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı; yani açlık sınırı 18 bin 969 TL, yoksulluk sınırı da 61 bin 787 TL! .
En düşük emekli maaşı 10 bin TL olduğuna göre buyurun hesap çok basit, matematiğini siz yapın… Bu insanlar bu pahalılıkta hayatlarını nasıl idame ettirebilecekler.
Asgari ücretin 17 bin 2 lira olduğunu varsayalım ve gelin şöyle ufak bir matematik yapalım...
Kira: 10 bin TL!
Elektrik: 600 TL!
Su: 500 TL!
Doğal gaz: 600 TL!
Telefon: 450 TL!
İnternet: 450 TL!
Ulaşım: 1000 TL!
Pazar: 3000 TL!
Market: 4000 TL!
Diğer giderler (sağlık, eğitim vs) 3000 TL! Bu rakamları topladığınız zaman ortaya çıkan rakam; 23 bin 600 lira, bu harcamaların içerisine katmadığım; sanki geri ödemeyecekmiş gibi kredi kartı ile yapmış olduğumuz harcamalar sonrası ödenecek olan tutar varsa da onu yazmıyorum bile...
Evet görüldüğü üzere bu işin matematiği çok basit; Gelir, giderken az, ödeme gücü yok, çay kaşığı ile verilip kepçe ile alınan bu düzende '' Sefalet Endeksi '' sıralamasında dünya birincisiyiz. Hadi hayırlı olsun...
Bakın hesaba katmadığım şeylerde var; Tatil, giyim, arkadaşınla dışarıda içeceğin bir bardak çay; hayatımız sadece faturalardan ibaret değil iken maalesef artık bu denklem bozuldu. Bir ay boyunca sadece yeme, içmek ve barınmak için çalışıyoruz, köşeye para atmak ne ki ooo hak getire...
Diyorum ya bugünümüzü yaşamaktan yarınlarımızı düşünemez olduk. Bugün de hayatta kalabildiysek ne mutlu bize...
Yani kısacası Asgari ücret zammına sevinerek fakirleşen tek ülkeyiz.
Eskilerin bir sözü vardır onu da paylaşmadan olmazdı değil mi?
Eskiler ekmek aslanın ağzında derlerdi ya; şimdi o da değişti artık aslanda aç arkadaşlar...
‘’ Gölgelerin görüntüsü, gerçeklerin önüne geçiyorsa o yerde işler ters gidiyor demektir... ''
Tam da böyle işte...
Sözlerime değerli Usta Yaşar KEMAL'İN dizeleri ile son vermek istiyorum!
‘’Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim,” derdi Yaşar Kemal!“ Sonsuz çalışma azmi ve üretkenliğiyle romanlarında ne anlatırsa anlatsın, yaşamın hangi anında olursa olsun, hep ama hep kendisi olabilen, kendisi kalabilen ve sahici olan Yaşar Kemal bir bütündü.” Buradan da kendisini bir kez daha saygıyla anıyorum…